Barış Terkoğlu yazdı: Kabataş gelini boşanmış… Eşi bitmeyen yalanları yüzünden mi ayrıldı?
Cumhuriyet Gazetesi yazarı ve Halk TV programcısı Barış Terkoğlu, eski Bahçelievler Belediye Başkanı Osman Develioğlu’nun gelini Zehra Develioğlu’nun Gezi Parkı eylemleri zamanında Kabataş’ta başörtülü olduğu gerekçesiyle saldırıya uğradığı iddiasının uydurma olduğunu yineleyerek, “Zaman geçtikçe itiraflar geldi. Yandaş medyadan pek çok isim Kabataş hikâyesinin uydurma olduğunu kabul etti. Buna rağmen Erdoğan zaman zaman ‘benim başörtülü bacıma’ diyerek Kabataş gelinini hatırlatmaya devam etti” diye yazdı. Terkoğlu, “Meğer, Zehra Develioğlu’nun uydurmaları Kabataş’la sınırlı kalmamıştı. Kabataş’tan sonra da zaman zaman yaşanmamış olayları yaşamış gibi anlatmıştı” ifadelerini kullandı.
Terkoğlu, konuyla ilgili yazısında şu ifadelere yer verdi:
“Yakın tarihimizin en büyük dezenformasyonu, Kabataş vakasıdır. Hatırlayın, Gezi’nin en kritik günlerinde ortaya atılmıştı. Bahçelievler Belediye Başkanı Osman Develioğlu’nun oğlu Ziya ile evli olan gelini Zehra Develioğlu, bir iddiada bulunmuştu. Anlattığına göre Adalar’dan Kabataş iskelesine döndüğü sırada, başörtülü olduğu gerekçesiyle saldırıya uğramıştı. Altı deri pantolonlu ve üstü çıplak, deri eldivenli, kafaları bandanalı 80-100 kişilik grup Develioğlu’na saldırmışlardı. Bebeğini yerlerde sürüklemiş, yardıma gelen bir adama da saldırmıştı. Bütün bunlar da 52 saniye içinde olup bitmişti.
Cumhurbaşkanı olayı yıllarca meydanlarda anlattı. ‘Benim başörtülü bacıma’ diye başlayan nutuklar attı. Hem AKP hem FETÖ medyası hikâyeyi günlerce anlattı. Elbette savcılık da soruşturma açtı.
SONUNDA UYDURMA ÇIKTI
Zehra Develioğlu, avukatı Abdurrahman Kayapınar’la birlikte savcılığa ifade verdi. Basında yer almayan detaylardan da bahsetti: ‘Ani bir şekilde başörtümü tutarak yukarı kaldırdı’, ‘Tam bu esnada bir kadın başörtüsüne işeyin, şeklinde bağırıyordu’, ‘3-4 kişi benim üzerime idrarlarını yaptılar’, ‘Bir şahıs benim başıma doğru erkeklik organıyla sürtünmeye başladı’, ‘İki şahsın bira şişesini tokuşturarak kahkahalar atarak güldüklerini gördüm…
-Sonucu biliyorsunuz. Savcılık soruşturmasında delil bulunamadı. Polisin incelediği 2 bin 560 saatlik kamera kayıtlarından bir şey çıkmadı. Kabataş’ta eşkâle uyan deri pantolonlu, deri eldivenli, üstü çıplak, kafası bandanalı bir kitle de yoktu.
Zaman geçtikçe itiraflar geldi. Yandaş medyadan pek çok isim Kabataş hikâyesinin uydurma olduğunu kabul etti. Buna rağmen Erdoğan zaman zaman ‘benim başörtülü bacıma’ diyerek Kabataş gelinini hatırlatmaya devam etti.
Gelelim asıl meseleye…
UYDURMALARI YUVAYI DA YIKMIŞ
Aslında bir magazin haberi. Ama ne yandaş medya ne eleştirel medya yazmış. Twitter’da dolaşırken fark ettim. Osman Develioğlu’nun oğlu Ziya Develioğlu, 19 Haziran 2022’de Bediha Hanım’la evlenmişti. Nikâh şahitliğini de “gözlerindeki ışıltı”yla Nureddin Nebati yapmıştı.
Ben de sizin gibi “Demek Ziya Bey ile Zehra gelin boşanmış, nasıl da fark etmemişiz” dedim. Özel hayatları bir yana, boşanma nedenini merak ettim. Avukatı Abdurrahman Kayapınar’ı aradım. “Artık avukatı değilim, size bilgi vermeyeceğim” dedi. İlginç, Kayapınar artık kritik kamu şirketlerinin yönetiminde görev almaya başlamıştı.
Aileye yakın olduğunu bildiğim bir isimle konuşunca, kilit çözüldü. Meğer, Zehra Develioğlu’nun uydurmaları Kabataş’la sınırlı kalmamıştı. Kabataş’tan sonra da zaman zaman yaşanmamış olayları yaşamış gibi anlatmıştı. Üstelik Kabataş’tan önce de yargıya kadar taşınan uydurmaları olmuştu. Çiftin arasında Zehra gelinin gündüz düşleri sorun yaratmış, Ziya Bey eşiyle yollarını ayırmaya karar vermişti.
Eski kayınpeder Osman Develioğlu’nu aradım. Osman Bey, oğlunun boşandığını söyledi. Ancak Zehra gelinin hikâyeleri hakkındaki soruma yanıt veremeyeceğini söyledi. Zehra Develioğlu da bu konuda konuşmuyordu.
YILLARCA SAKLANDI
Tanıklar yalanladı. Görüntüler yalanladı. Yayanlar yalanladı.
Madem dezenformasyonla mücadele ediliyor. Öyleyse İletişim Başkanlığı’nın Türk tarihinin en büyük dezenformasyonu için de bir bülten yayımlamasının tam zamanı değil mi? Elbette bir özür de gerekir. Gerçeğin inatçı kıvılcımı, ne kadar büyük olursa olsun yalanın ormanlarını yakıp bitirmeye yetiyor.”